ALİAĞA EMEK VE DEMOKRASİ PLATFORMU"NDAN TEKEL İŞÇİLERİNE DESTEK
ALİAĞA VİDEO HABER / Aliağa Demokrasi Platformu Bileşenleri olan Petrol-iş Sendikası Aliağa Şubesi, Aliağa Disk Genel-iş İşyeri baş temsilciliği, Eğitim-Sen İşyeri Temsilciliği, Eğitim-iş İşyeri Temsilciliği, Türkiye Komünist Partisi, Alevi Kültür Derneği, Aliağa Demokrasi Meydanı"nda bir basın açıklaması yaparak TEKEL İşçilerine destek verdiler. Yaklaşık 300 kişinin katıldığı basın açıklamasında Aliağa Belediye Başkanı Turgut Oğuz, CHP Aliağa İlçe Başkanı Özlem Şan Oğuzhan, CHP İl Genel ve Belediye Meclis Üyeleri ile işçiler de yer aldı.
TEKEL İŞÇİLERİ VE 4-C DÜZENBAZLIĞI
Tekel İşçileri Ve 4-C Düzenbazlığı başlığını taşıyan ve Eğitim-Sen İşyeri Temsilcisi Çetin Ekinci tarafından okunan açıklamada AKP Hükümetinin iktidara geldiği günden bu yana temel toplumsal sorunlara sermayenin gözlüğünden bakarak kayıtsız kaldığı söylenerek AKP iktidarının açık ve net ideolojik tercihlerinin doğal sonucu bu tür eylemlerin yaşandığı ifade edildi.
Bu tercihler özelleştirmedir, kamusal alanın sermayeye açılmasıdır, sağlıkta katkı ve katılım payıdır, mezarda emekliliktir, taşeronlaştırmadır, güvencesizleştirmedir, sendikal örgütlenme özgürlüklerini kısıtlamaktır, toplu sözleşme ve grev hakkını gasp etmektir. Denilen açıklamada şu görüşeler yer verildi.
AKP"nin tercihleri demokratik alanı kısıtlamak, toplumsal talepleri bastırmak, emek, barış ve demokrasi güçlerine karşı baskıyla, tutuklamayla, operasyonla yanıt vermektir; polis şiddetini ve devletin baskı aygıtlarını sonuna kadar kullanmaktır. Siyasi iktidar krizle birlikte emekçilerinin gitgide artan sorunları, patlayan işsizlik ve artan yoksulluk karşısında hiçbir somut adım atmamıştır. Üstelik 2009 yılı boyunca hak arayan emekçilere ve toplumsal kesimlere yönelik hasmane tutumunu arttırmış, 2010 yılı bütçesini de aynı fütursuzlukla TBMM"den geçirmiştir. Özellikle 25 Kasım grevinin ardından kamu emekçilerine yönelik soruşturmalarla, demiryolu emekçilerine yönelik görevden el çektirmeler, İstanbul"da itfaiye emekçilerine ve en son Ankara"da Tekel işçilerine yönelik polis şiddeti AKP"nin emekçilere yönelik tutumunun göstergeleridir. Türkiye" emekçilerin sorunları krizle birlikte giderek derinleşmiştir. Anayasa, kamu hizmetlerinin memurlar ve Diğer kamu görevlileri eliyle gördürüleceğini belirtiyor. Devlet Memurları Yasası Diğer kamu görevlileri açılımını Sözleşmeli personel, geçici personel ve işçiler olarak yapıyor. Bir tarafta Kamu Personel Rejimi Reformu çerçevesinde tüm çalışanlar sözleşmeli hale getiriliyor. Diğer tarafta; işgücü piyasasında esneklik yaygınlaştırılarak yeni çalışma biçimleri düzenleniyor, kamu kuruluşları özelleştirilerek ya da tasfiye edilerek yandaş sermayeye peşkeş çekiliyor
Geçici personel kavramı hükümetin özelleştirmelere yoğunlaştığı 2004 yılında gündeme geldi Özelleştirilen ya da tasfiye edilen kamu kurumlarındaki çalışan sayısına göre Bakanlar Kurulu kararı ile işsiz bırakmama adına istihdam edilecek geçici kadrolar tahsis ediliyor. Bir gün kaybolacağı varsayılan bu grup ne işçi ne de memur sayılıyor. Adına 4-C personel deniyor. Sistem, bir kurgu içerisinde tüm çalışanlara geri dönüş şansı vermeden, sendikasız ve iş güvencesiz ortamda iş bulduğuna şükrettirerek çıkmaz bir yola yönlendiriyor. Küreselleşen kapitalist sistem ve neo liberal işbirlikçileri için Sağlıklı çalışma hakkı içi boşaltılmış genel bir söylemden başka bir anlam ifade etmiyor.
TEKEL işletmelerinin kapatılmasıyla 4-C mağduru olmak istemeyen, hak arama mücadelesini Tüm Türkiye"den Ankara"ya taşıyan 8000 binin üzerinde TEKEL işçisi eylemlerini sürdürüyor. Özelleştirme mağduru işçiler Ölmek var dönmek yok diye haykırıyor. Zor koşullarda bu güne kadar dayandılar.
Hükümet bu eylemden, başlamadan korktu; daha Ankara"ya gelmeden şehir girişlerinde yolları tuttu. Polis, panzerlerle sabahın köründe barikatlar kurdu, şehre girişi engelleyemedi ama meydanlarda öldüresiye saldırdı. TEKEL"in birçok işletmesinin özelleştirilmesi ya da kapatılması hükümet üstü güçlerin tercihiydi. Hükümetin çokuluslu sermayeye sözü var ve geri adım atmak istemiyor. Hükümet direnişten rahatsız ve yeni tekliflerle eylemi kırmaya çalışıyor. TEKEL işçileri hükümetin yüzde 14-17 "zam" sözünü kabul ederlerse; eski ücretlerinin yarısına dahi yaklaşmayan ücret hakkına sahip olacaklar, ekonomik sıkıntıya düşenler kendine yeni iş arayacak ve devletin yakasından düşecek.
TEKEL işçileri hükümetin Hiçbir işçinin de kendi istemedikçe işten çıkarılmayacağı sözüne kanarsa; bulundukları şehirden başka bir yerde istihdam edilebilecekler ve yeni ortamı kaldıramayanlar devletin yakasından düşecek. TEKEL işçileri hükümetin Çalışma süresinin 10 aydan 11 aya çıkarıldığı sözünü kabul ederlerse; kıdem tazminatı ve senelik izin hak kayıpları olacak. Koşulları kaldıramayanlar devletin yakasından düşecek. TEKEL işçileri Yeni bir iş sözünü kabul ederlerse; pratikte sendika hakkını kaybedecekler. Örgütsüzleşip, yalnızlaştıklarında devletin yakasından düşecekler. Dün bunları yaşayan Telekom, PETKİM, TÜPRAŞ gibi birçok karlı kuruluşun emekçileri, bugün TEKEL emekçilerinin yanında hak-adalet-hukuk savaşı veriyor. Yarın hastaneler, okullar ve diğer kamu hizmetleri ile devlet işletmeleri özelleştirildiğinde hep birlikte bu sancıyı yaşayacağız. Gün bu talana ve köleleştirmeye karşı hep birlikte mücadele günüdür. Bugün hükümet kendince yeni haklar vaat ediyorsa sendikal bir güç ile baş edemediğindendir. Son aylarda ülkemizde yaratılan kaos ortamını fırsat bilen ve şiddetten beslenen bazı odaklar bir yerlerden aldıkları cesaret ile yasal hakkını kullanan emekçilere, gençlere, siyasi parti temsilcilerine saldırılar düzenleyebilmektedir. Bu saldırıların linç girişimlerine kadar uzanmış olması son derece tehlikelidir. Bu tür girişimlerin şimdiye kadar can kaybına yol açmamış olması önemlidir. Ancak ortama hâkim kılınan gerginlik ve kutuplaşma ile ekonomik krizin etkileri bir araya geldiğinde benzer girişimlerin çok daha üzüntü verici sonuçlara yol açabileceğini görmek zor değildir. Edirne, Erzincan, Mersin ve Manisa Selendi daha nereye kadar sürecek .Bilinmelidir ki; şiddet ve linç kültürü bulaşıcı virüs gibidir, kime ve nasıl bulaşacağı bilinemez. Şiddeti savunanlar da bir gün kendi yarattıkları şiddetin kurbanı olabilirler. Hukuk herkese lazımdır.
Basın açıklaması sırasında ve sonrasında açıklamaya katılanlar; Gün Gelecek Devran Dönecek AKP halka hesap verecek, Biz çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakacağız ya siz, .IMF defol bu memleket bizim, Yaşasın iş, ekmek, özgürlük mücadelemiz, Emekçiyiz, haklıyız, kazanacağız, İşçi, memur el ele genel greve, Yaşasın örgütlü mücadelemiz, Yaşasın Halkların Kardeşliği şeklinde sloganlar attılar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.