URLA’DAKİ ÖRNEĞİ KADINLARIN SOHBETİ OLDU
Yaşar Eyice
11 Mart 2017 Cumartesi 12:55
URLA’DAKİ ÖRNEĞİ KADINLARIN SOHBETİ OLDU
Yaşar EYİCE / Yeni Vizyon Gazetesi
*- Okul zillinin melodisi neyi anımsatıyor?
Biliyorsunuz son zamanlarda İzmirli ve İzmirli gibi düşünenlerin adeta sarıldığı bir kitap ile bir eser var...
Nutuk ve ‘İzmir’in Dağları’ eseri her yerde her zeminde okunuyor, dillendiriliyor.
Buca ve Narlıdere başta olmak üzere, birçok belediye ve halkçı kuruluş NUTUK’u bastırarak halka dağıttı ve dağıtmayı sürdürüyor.
Kapışılıyor...
Haftayı neredeyse Urla Adliyesi’nde geçirdim.
Önceki sabah ( 09.03) daha güneş yeni doğarken, yani saat 08 sıralarında yeni açılan Urla Adliyesi’nin girişindeki banklara oturup bir yandan yağmuru ve güzel şehri tepeden izliyordum.
Eski Adalet Bakanları’ndan İzmirli avukat Hasan Denizkurdu’nun bir makalesini anımsadım.
Bakanlığının son günlerinde kaleme aldığı makalesinde şöyle diyordu:
‘Polisten, karakoldan, savcıdan, hâkimden, adliyeden korkmayan yoktur!’
Sonra devam ediyordu:
‘Ben neredeyse her gün bunun içinde olmama, çok iyi savcılarımız, hâkimlerimiz, polislerimiz olduğun yakından bildiğim halde, beni çağırdıklarında hala içimdeki korkuyu yenemiyor, atamıyorum!’
Bu cümleleri mealen yazdım...
Ama ana tema bu idi...
Ben de buna katılıyorum...
Herhalde bunda en önemli etki, çocukluktan itibaren yanlış yönlendirilmemiz.
*- Bu yanlıştan dönmeliyiz!
Hep çocuklarımızı ‘Seni polise veririm!’ diyerek, ya da benzer cümlelerle korkuturuz ya, bu yanlış cümle ve tavır işte onların karşısına daha doğrusu beynine bu korkuyu sarıyor.
Halbuki bizlerin ‘Polisimizi, askerimizi, savcımızı, hâkimimizi sevdirmemiz ve bunların adaletin elçileri olduğunu bizim her türlü hakkımızı koruduğunu, hatta belalardan koruduğunu, sevgi ve güvenle onlara sarılmamız gerektiğini, yani sığınılacak en önemli liman olduğunu’ öğretmemiz gerekiyor.
*- Beyin yıkama mı, algı operasyonu mu?
İşte bunları düşünerek, aklımdan geçirerek Urla’yı izlerken, yanımda oturan kadına, sırılsıklam ıslanmış bir kadın Adliye girişinde selam verdikten sonra, ‘Duydun mu?’ diye sordu...
Sokak arasında evinin balkonundan, karşı evin penceresindeki komşusuna seslenerek konuşan kadınların halini anımsatan diyalog şöyle devam etti:
‘Okulun zili değişmiş!’
Bu cümle ile ‘zilin’ renginin, şeklinin değil ‘çağırma sesinin’ değiştirildiğini ima ediyordu.
Tanış kadın, ‘Duydum!’ deyince sonradan gelen devam etti:
‘İşte böyle oluyor! Çocuklarımızın beynini böyle yıkıyorlar!’
Duruşmasına gelen kadın böyle söylenip durdu...
Merak edip sordum.
Konu edilen iddia şöyle idi:
‘İlköğretim okulu müdürü alışılagelen okul zilini, bir partinin marşına çevirtmiş.’
Tabii gün boyu bu sesi duyan çocuklar da, bunu dinleyerek, siyasi partinin marşını terennüm ederek, ister istemez buna meyil ediyorlar.
Uzman ya da psikolog olmadığım için beyin yıkama konusuna fazla girmek istemiyorum.
*- İddia soruşturulmalı!
Ama tarafsız olduklarına inandığım ve düşündüğüm, başta Kaymakam, belediye başkanı hatta İzmir valisinin konuya eğilip, doğruyu bulmasına ve Urlalı kadınların bile yüksek sesle konuşmalarına neden olan olayın aydınlatılmasını sağlamalarını düşünüyorum.
Benzer bir olayın bir süre önce bir başka kentte, bir başka okulda yaşandığı ve bir partinin marşının okul zili haline getirildiği ve bu konuda soruşturma açıldığını okumuştum.
*- Aslan Beşiktaşlılar!
Belki de televizyonda izlemiştim.
Olayı anımsıyorum, mutlaka içinizden bilen ve duyanlar olmuştur.
Benim gibi herhalde milyonlarca insanımız Beşiktaş Taraftarlarının, belki de ‘Çarşı Grubu’nun Atina’daki Panathinaikos - Beşiktaş maçındaki tezahüratını duymuşsunuzdur.
Bin ya da iki bine yaklaşan Beşiktaşlı taraftarlar, Yunanistan’da Perşembe akşamı 1-1 biten müsabakada; ‘Biz Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ diyerek stadyumu çınlatıyor, binlerce Yunanlı taraftarın tezahüratını bastırıyordu.
Tabii ki final her yerde olduğu gibi, ‘İzmir’in Dağlarında’ eseri ile tamamlanıyordu.
Ne kadar mutlu olduğumu anlatamam...
Birincisi kadınlarımız, sokaktaki insanımız bile hassasiyetlerini dile koyarken, insanlarımız ikili anlaşmaya, yani yasağa, her türlü zorluğa rağmen tüm imkânlarını kullanarak İstanbul’dan, İzmir’den, yurdun çeşitli yerlerinden kalkarak Atina’ya gidip, formalarının göğsünde Türk Bayrağı olan Beşiktaş’ı alkışlamak ve teşçi etmeyi göze alabiliyorlar.
Bunlar maça alınmayabilirdi, ya de gerisin geri gönderilebilir veya sükûnu bozdukları gibi basit gerekçelerle gözaltına alınıp, adliyeye gönderilebilirlerdi.
Her şeye her türü olumsuz şartlara rağmen, Beşiktaşlı taraftarların ‘İzmir marşını’ ve ‘Biz Mustafa Kemal’in Askerleriyiz’ diyerek Atinalılara duyurmaları hepimizin Atatürkçü olduğunu örnek bir tavır sergileyerek dünyaya duyurdu.
*- Alkışlar Elif Anne’ye...
Tüm bunları neden yazdım?
Daha doğrusu yazmama neden, Elif isimli bir annenin 5 yaşındaki çocuğuna ‘ NUTUK’ okuyarak Atatürk sevgisini beynine yerleştirmesini açıklaması, duyurması oldu.
Düşünebiliyor musunuz?
Bir anne; çocuğunun, bu ülkenin bu devletin kurucusunu bilmesi için çaba harcarken, çocuklarımızı emniyet ettiğimiz ve bu devlet sayesinde okuyup, bir önemli yere gelen, yani müdür olan kişi, her şeyi bırakarak bir partinin dolaylı yönden paydaşı olup, reklamını yaparak, küçük çocuklarımıza algı metodunu uygulatabiliyor...
Umarım kadınların söylediklerinin yani iddiaları doğru değildir.
Okulda zilin melodisi olarak çalan örneğin İzmir Marşı’dır!
*-
***-
GÜNCEL
Konser ve söyleşi bir arada
Konak Belediyesi Selahattin Akçiçek Kültür Sanat Merkezi’nde bugün saat 19.00’da, ‘Mehtap Meral & Özgür Mumcu’nun katılımıyla gerçekleşecek söyleşi ve konser etkinliğine Belediye Başkanı Av. Sema Pekdaş tüm İzmirlileri davet etti.
Bu arada Konak Belediyesi’nin, bu yıl ilkini düzenlediği ‘Tarih Sahnesinde Konak’ konulu ulusal fotoğraf yarışması sonuçlandı. 988 fotoğrafın katıldığı yarışmada amatör- profesyonel ayırım yapılmadı.
*- 15 Mart’ta açılıyor
CHP İzmir İl Yönetim Kurulu haftalık olağan yönetim kurulu toplantısını gerçekleştirdi. İl Başkanı Asuman Ali Güven, ‘Referandum süresince açık kalacak Demokrasi Evi Merkez İletişim Ofisi’nin 15 Mart Çarşamba günü açılacağını ’ açıkladı.
*- Bursa LÖSEV’den açıklama!
LÖSEV Bursa Şubesi şu açıklamayı gönderdi:
‘Son günlerde sosyal medyada, ‘Evet yaz, 3406’ye gönder!’ şeklinde vakfımızı kullanan duyurular yapıldığı görülmüştür. Yapılan bu duyurular ile hiçbir ilgimiz ve hukuki sorumluluğumuz bulunmamaktadır. Lösemili çocuklar adına üzüntümüzü paylaşırız.’
***-
GICIK
*- Erol Akıncılar, ‘İyilik bu hayatta en çabuk unutulandır’ diyor.
*- Büyük bir imtihanla sınanırız. Kimi sabreder ‘ah’ der. Kimi yanar, ‘aşk’ der. Kimi sever ‘hak’ der. Kimisi de sırra erer ‘yar’ der.
*- Tuncay Atila, ‘Güzel olan ne çok şey kaybettik. Sokakta oyunları, vefalı komşuları, yaraya merhem olan o eski insanları’ diye konuşuyor.
*- Şemsi Demircioğlu, Turgut Uluhan’a söylemiş; ‘Bir çay doldur bana; hayatım gibi koyu olsun. Şeker atma içine, derdim gibi acı olsun. Çıkar kaşığı içinden benim gibi yalnız olsun!’
*- Kafanı yastığa rahatça koyduğun sürece; kim seni kandırmış, kim arkandan kötü anmış, kim hakkında ne düşünmüş, hiç biri umurunda olmamalı... Sonuçta, içindeki sevgi, iyi niyetin ve bu karakterinle sabah yine uyanacaksın... Yeter ki gönlünün rahatlığı eksilmesin...
*- Ne seni unutacak kadar zaman geçecek, ne geçecek zaman seni unutmaya yetecek! Yanımızda olmasan da seni unuttuk sanma. Zaman alışmayı öğretti ama unutmayı asla!
*- Ünal Tümin yazmış; ‘Saklanan duygular ve baskılanan heyecanlar; gastrit, ülser, bel fıtığı, bel ağrıları gibi hastalıklara yol açıyormuş... En güçlü ilaç ise diyalog imiş... Ama doğru insanlarla, ilaç gibi geleceklerle...’
*- Verebileceğin en cesurca karar; kalbini ve ruhunu inciten şeyi bırakmandır.
*-
GÜNÜN SÖZÜ: Yalnız taş, duvar olmaz.
*-
PÜF NOKTASI: Satın aldığınız ayakkabılar ayağınızı sıkıyorsa, onları birkaç dakika buhara tutun.
**-
GÜNLÜK BURCUNUZ
İKİZLER: Kariyer hayalınız doğrultusunda harekete geçin, Yeni bir iş için, fikirlerinizi yazın ve buna göre hakreket edin. Fiziksel bir ilişkinin kırgınlığını iyileştirerek, yeni bir ilişkiye hazırlanıyorsunuz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.