TÜRKİYE CİNNET SINIRINI AŞTI...
Hasan Eser / Yeni Vizyon Gazetesi / Aliağa Haber / Foça Haber / Dikili Haber / Bergama Haber / Dikili Haber/ Menemen Haber / İzmir Haber / Gazetelerde incir çekirdeğini doldurmayacak sebeplerden işlenen cinayet haberlerini okuyunca hiç şaşırmıyorum.
24 Temmuz 2015 Cuma 14:49
TÜRKİYE'NİN DELİRTEN TRAFİĞİ...
Hasan Eser / Yeni Vizyon Gazetesi
Gazetelerde incir çekirdeğini doldurmayacak sebeplerden işlenen cinayet haberlerini okuyunca hiç şaşırmıyorum.
Çünkü toplum olarak psikolojimizin bozulduğunu düşünüyorum. Neredeyse herkes barut fıçısı, pimi çekilmiş bomba gibi patlamaya hazır.
Zira öfke kontrolü yapmakta maalesef çok başarılı bir toplum değiliz.
Sebebi hikmeti nedir bilmiyorum ama… Eline, diline, beline sahip olamayan insanların sayısı her geçen gün sanki biraz daha artıyor toplumda…
Bu noktada ‘toplumsal saygı’ seviyemizin giderek düşmesi gerçekten üzüntü verici…
Etrafınıza bir baksanıza, Kurtlar Vadisinin etkisi altında kalarak kendini Memati zanneden insanlara hemen her gün rastlamak mümkün sokakta…
Kabul ediyorum hayat stresli, ayrıca ekonomik anlamda sıkıntı çeken, hayallerini gerçekleştiremeyen, aradığı aşkı bulamayan, benim gibi sevgilisi tarafından terk edilen ve aile sevgisinden yoksun insanlar etrafına ne kadar pozitif enerji verebilir ki?
Ancak biraz tebessüm etmek, küçük hataları mazur görmek, yeri geldiğinde birkaç saniyeliğine alttan almak, istenmeden yaşanan tatsız hadiseleri hoşgörüyle karşılamak, insanların fikrine, görüşlerine ve yaşamsal tercihlerine saygı göstermek çok mu zor acaba?
Elbet beş parmağın beşi bir olmaz. Dolayısıyla herkesin hümanist olmasını da bekleyemeyiz. Zira yasal sınırlar çerçevesinde herkes isteği gibi yaşamakta özgür. Yani isteyen Memati’yi, isteyen de Behlül’ü örnek alabilir kendine... (bu durum kişinin kendisini bağlar )
Bu satırları toplumu hayıflamak için değil, son dönemde otomobil kullanmaktan nefret ettiğim için kaleme alıyorum.
‘Anlattıkların ile trafiğin ne alakası var?’ diye sorabilirsiniz. Bence çok alakası var. Çünkü toplumun psikolojik sorunsalı doğrudan trafiğe yansıyor günümüzde…
Kafası bozulan vatandaş önce kafayı çekiyor, ardından otomobilinin direksiyonuna geçip trafikte serseri mayın gibi dolaşıyor.
Ülkemizde ki trafik terörünün adını şimdi telaffuz etmek istemediğim malum terör örgütünden hiçbir farkı yok!
Nihayetinde ikisi de masum canlara kıyıyor. Hatta istatistikleri incelesek, trafik Terörü’nün bölücü terör örgütünden aşağı kalacağını hiç sanmıyorum.
Türkiye gerçekten çok ilginç bir ülke…
Bir düşünsenize uygar ülkelerde insanlar hızlı otomobil kullandığında tepki alırken, bizde ise tam tersi oluyor.
Trafikte yaşanan çarpıklıkları saymakla bitirmek mümkün değil…
Örneğin otomobiliniz ile yasal sınırda seyir ediyorsunuz. Çok geçmeden arkanıza magandanın biri takılıyor. Önce çılgınlar gibi selektör yapıyor, ardından korna çalıyor, yetmiyor ‘kardeşim bu kadar da yavaş gidilmez ki, bas biraz bas’ diye bağırarak el kol hareketleri yapıyor. Psikolojik baskıya maruz kalan sürücünün aklı başındaysa iyice sağa yanaşıyor ve Tabakhane’ye bok yetiştirmeye çalışan magandaya yol veriyor. Eğer aklı başında değilse 2 araç arasında kıyasıya bir yarış başlıyor. Sonrası ise vahşet…
Trafik lambalarında sarı lamba yeşil olarak algılanıyor. Kırmızıdan hemen önce yanan sarı lambada durursanız, arkanızda ki aracın sürücüsü yedi sülalenize küfür ediyor. Hatta özellikle geç saatlerde kırmızı ışıkta durup, yeşil ışığı beklemenizde magandaların büyük tepkisini çekiyor.
Diyelim ki yine normal bir sürat ile trafikte seyir ediyorsunuz, ancak yolda önünüze birden bire bir şey çıktı. Doğal olarak ani fren yaptınız. Hayır yapamazsınız, yaptığınız taktirde sizi hemen birkaç metre geriden takip eden arkanızda ki araçtan çok büyük tepki alırsınız. Çünkü arkanızda ki aracın maganda sürücüsü ‘takip mesafesi’ kuralından bir haber olduğu gibi, hayatı boyunca da o kurala riayet etme gereğini duymamıştır.
Bazen gözlerime inanamıyorum, yaya geçitlerini kullanmak suretiyle karşıdan karşıya geçen insanlara bile tepki gösteren sürücüler bile var ülkemizde…
Nitekim kurallara uyulmadığı için vuku bulan trafik kazalarını ‘trafik terörü’ olarak nitelendiriyor isek, kazalara sebebiyet verenleri de ‘terörist’ olarak tanımlamalıyız.
Eğer bir sürücü; alkollü araç kullanıyorsa, sollama yasağını takmıyorsa, emniyet kemerini bağlamayı gerek görmüyorsa, dönüşlerde sinyal verme kuralına uymuyorsa, gece karşıdan araç geldiğini gördüğü halde ısrarla uzun farlarıyla seyir ediyorsa, şehir merkezlerinden geçiş yaparken hız kesme gereksiniminde bulunmuyorsa, aşırı sürat yapmakla usta şoför olduğunu zannediyorsa, başta ambulans ve itfaiye olmak üzere diğer araçları düşünmeden aracını gelişi güzel park ediyorsa, yollarda slalom yapmayı alışkanlık haline getirdiyse ve şehir merkezlerinde patinajlar eşliğinde adeta kudurmuş gibi köpek araba kullanıyorsa o sürücü benim gözümde teröristtir.
Geçenlerde Aliağa Belediyesi Açıkhava Tiyatrosu’nda sanatçı dostumuz Necmi Yapıcı’nın kaleme aldığı ‘Pijamalı Adamlar’ adlı tiyatro oyununu izledim. Akıl Hastanesi’nde geçen oyunun bir bölümünde trafikte hemen her insanın yaşadığı olumsuzlukları mizahi bir üslupla işleyen Necmi Yapıcı, insanların akıl Hastanesi’ne düşüş nedenlerinden birini de Türkiye'nin trafik sorunsalıyla ilişkilendirmiş.
Ne yalan söyleyeyim bu tespite bayıldım. Gerçekten ülkemizde araba kullanıp kafayı yememek içten bile değil. Kapsamlı bir araştırma yapılsa ruh sağlığı bozulan insanların, rahatsızlık temelinde mutlaka trafik sorunsalına rastlanabilir.Bu bağlamda hislerime tercüman olan Sevgili Necmi Yapıcı’ya teşekkür ediyorum.
Sözün özü: Türkiye’de otomobil kullananların belirli dönemlerde olmak kaydıyla mutlaka psikolojik teste tabi tutulması elzemdir. Trafik sorunsalını minimize etmek adına acil olarak ülkemizde bir çözüm sürecine ihtiyaç olduğu da aşikardır.
Yeni Vizyon Gazetesi / Aliağa Haber / Foça Haber / Dikili Haber / Bergama Haber / Dikili Haber/ Menemen Haber / İzmir Haber
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.