23 Kasım 2024
  • İstanbul18°C
  • Ankara10°C

CHP’DEN İZMİR’DE DEMOKRASİ ŞÖLENİ

15 Temmuz’da gerçekleştirilen darbe girişimine tepki olarak ilki İstanbul’da düzenlenen Cumhuriyet ve Demokrasi Mitingi’nin ikincisi İzmir Gündoğdu Meydanı’nda yapıldı.

CHP’den İzmir’de Demokrasi Şöleni

05 Ağustos 2016 Cuma 10:57

CHP’DEN İZMİR’DE DEMOKRASİ ŞÖLENİ

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu,"Devlette yükselmenin yolu bir cemaate, bir partiye üye olmaktan akraba, oğlu, kızı olmaktan geçmemelidir. Bilgiden, birikimden tecrübeden geçmelidir. O işi en iyi yapanlar devlet yönetiminde yer almalı. Başta iktidar partisi olmak üzere herkesin bu gerçeği bir kez daha düşünmesi ve yol haritasını ona göre belirlemesi lazım" dedi.

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun İzmir Gündoğdu Meydanı’nda düzenlenen "Cumhuriyet ve Demokrasi Buluşması"ndaki konuşması şöyle:

Meydanlarda el ele kol kola birlikte olmaya geldik. Merhaba İzmir, merhaba Türkiye. Bütün inancım ve güvencim sizsiniz bu ülkenin yiğit insanları. Cumhuriyeti demokrasi ile taçlandırmak için geldiniz. Hepinize saygılarımı sunuyorum. İzmir’in güzel bir marşı var. İzmir’in dağlarında çiçekler açar diyor marşta ama sadece İzmir’in dağlarında mı açıyor? İzmir’in ovalarında, yaylalarında, caddelerinde fabrikalarında her yerde çiçekler açıyor. Sadece buralarda mı? İzmir’in meydanlarında da çiçekler açıyor. Gündoğdu Meydanı’nda her birimizin kalbinde yüreğinde bir demek çiçek var. Cumhuriyet ve demokrasi için. İzmir sadece dağlarında çiçek açan bir kent mi? 8 bin yıllık tarihi ile bir kadim kenttir İzmir. Dünyanın sayılı kadim kentlerinden biridir. Tarihin atası da İzmir topraklarından çıktı. Sadece bu mu? Düşmana ilk kurşunun atıldığı kenttir İzmir. Yine düşman askerlerinin denize döküldüğü kenttir İzmir. İzmir kurtuluştan, kuruluşa kadar cumhuriyet tarihine tanıklık etmiş bir kenttir. İzmirli olmak Türkiye Cumhuriyeti’nde bir ayrıcalıktır. Sadece bu mu? Hayır, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, savaş meydanlarından çıktı cumhuriyeti, bağımsızlığı korudu. Mustafa Kemal şöyle diyordu; ’Savaş meydanlarında kazanılan zaferler ekonomik zaferle taçlandırılmadıkça bağımsızlık daim olmaz.’ Bu nedenle ilk İzmir İktisat Kongresi’ni topluyor. İzmir bizim tarihimizin kalkınmasının da başladığı kenttir. İzmir, Türkiye cumhuriyetinin dünyaya açılan medeni kapısıdır. İzmir aynı zamanda Kubilay’ı bağrında tutan kenttir. Onu, bugün için olmasa dahi bütün dönemler hep saygıyla andık ve anmaya devam edeceğiz. İzmir cumhurriyettir, demokratlıktır, İzmir emektir, İzmir alın teridir. İzmir Türkiye’nin en kucaklayıcı kentidir. İzmirli hiç kimsenin etnik kimliğine bakmaz. Yaşam tarzına bakmaz. Hiç kimsenin inancıyla ilgilenmez. İzmirli bilir ki insan tanrının yarattığı en değerli varlıktır. İzmir Türkiye’mizin en güzel en sakin kentlerinden biridir. Yeri geldiğinde de İzmirli ’ya istiklal ya ölüm’ diyen bir kenttir. İzmir demek Misak-ı Milli demektir. Türkiye demek, İzmir demektir.

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN GAZİ MECLİSİ’NE TOP DA, TÜFEK DE ÇALIŞMAZ

15 Temmuz 2016 çok önemli bir tarih. Bir darbe girişiminde bulunuldu. İlk tespiti yapmamız gerekiyor. Bu darbe kime yapıldı? Cumhuriyetimize ve demokrasimize yapıldı. Bu darbe girişimi demokratik parlamenter sisteme karşı yapıldı. Demokratik, laik sosyal hukuk devletine karşı yapıldı. Cumhuriyet tarihinin en kanlı darbesidir bu darbe. Darbe girişimini İstanbul’da havalimanına inerken gece saat 23.00’de öğrendim. Talimat verdim, ’meclise gidiniz çalışınız darbeyi kışkırtmak için her türlü çabayı gösteriniz. Parlamento kapanmamalı, çalışmalı. Arkadaşlarımız top sesleri arasında kurşunlar yağarken TBMM sabaha kadar çalışmasını sürdürdü. Milletvekillerimiz parlamentoyu asla terk etmedi. Bu meclis Mustafa Kemal’in meclisiydi, top da çalışmaz buraya tüfek de çalışmaz buraya. 7 düvel de duysun. TBMM’nin temeli salonlarda atılmadı. O temel cephelerde atıldı, cephelerde mücadele edildi. Kuruluş Savaşı’nı yöneten meclise o nedenle ’gazi meclis’ ünvanı verildi.

KUL KÖLE DEĞİL, TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN ÖZGÜR BİREYLERİYİZ

Tarih 22 Temmuz 1921. Polatlı’dan Ankara’ya top sesleri gelir. Meclis açıktır mücadele edilir. Yöntemler tartışılır. Bir önerge verilir, ’top sesleri geliyor, düşman kapımızda meclisi Kayseri’ye taşıyalım’ deniyor. O sırada Dersim Milletvekili Diyap Ağa kürsüye çıkar ve şöyle der; ’biz buraya kaçmaya değil dövüşerek ölmeye geldik. Buyurun gidin ama ben gidemem. Tek başıma da kalsam bayrağım ve vatanım için son kurşuna kadar çalışırım. Son kurşunu da kafama sıkarım’ der Dersim milletvekili Diyap Ağa. Bugün Gündoğdu Meydanı’nda yüzbinlerce Diyap Ağa var. Senin anını yaşatıyoruz. Çünkü cumhuriyet kolay kurulmadı. Acıyla gözyaşıyla kurduk cumhuriyeti kanımız ve canımız var bu temellerde. Duyduk ki ordunun içinde yuvalanan bir grup cumhuriyet ve demokrasiyi kast edecek ilk duyduğumuz andan itibaren karşı çıktık. Her türlü darbeye ve diktaya karşı çıkmaya devam edeceğiz. Cumhuriyet fazilettir, erdemdir, kimsesizlerin kimsesidir. Biz birilerinin kölesi ve kulu değiliz. Türkiye Cumhuriyeti’nin özgür bireyleriyiz. Cadde ve sokaklarında düşüncelerimizi özgürce açıkladığımız güzel görkemli Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşıyoruz. Kimse unutmasın. Bugün hükümet olanlar da unutulmasın o makamlarda oturuyorlarsa onları o makamlara getiren Mustafa Kemal Cumhuriyetidir. Kimse bu cumhuriyeti unutmasın.

BU ÜLKENİN KURUCU DEĞERLERİYLE OYNAMAYIN

Burada kısaca bir de Osmanlı heveslilerine seslenmek istiyorum. Osmanlı’da vatandaş yoktu. Herkes padişahın kuluydu. Kimse düşüncesini açıklayamazdı yakalanırdı. Cumhuriyet böyle bir anlayışla yola çıkmadı dedi ki; her yurttaş özgür vatanın özgür yurttaşlarıdır. Bu anlayışla yola çıkıldı. Elbette Osmanlıyı kötülemiyoruz. Mustafa Kemal ne diyor; egemenlik birisinin değil padişahın sultanın değil egemenlik kayıtsız şartsız milletindir diyor. Mustafa Kemal cumhuriyeti kurdu ama çok önemli bir başarıyı dünyanın gündemine getirdi. Türkiye Cumhuriyeti bütün mazlum ülkelerin örnek aldığı bir cumhuriyet oldu. Hükümetler de aynı örnek olma yolunda kararlı adımlarla yürümek ve örnek olmak zorundadır. Bizim mücadelemizin temelinde yatan bu anlayıştır. Türkiye’nin temelini kuranlar sağlam temeller üzerine Cumhuriyeti inşa ettiler. Çünkü onlar Osmanlının hangi gerekçelerle çöktüğünü biliyorlardı. Bugün 100 yıla yaklaşan cumhuriyet kararlı adımlarla yürüyor ve yürümeye devam edecektir. Bunun önderleri bu ülkenin halkıdır.
Ben söylüyorum sizler de söyleyin. ’Cumhuriyetin kurucu değerleriyle kuruluş amaçlarıyla oynamayın’ dedim. Bu ülke kurucu ayarlarına dönmek zorundadır’ dedim. Çünkü o ayarlar cumhuriyeti cumhuriyet yapan değerlerdi. Biz ayarlarla oynamak yerine takip etmek güçlendirmek zorundayız. Bu darbe demokratik laik sosyal hukuk devletine karşı yapılmış bir darbedir. Parlamenter sisteme karşı yapılmış bir darbedir. O nedenle biz kimden ve nereden gelirse gelsin tüm darbelere ve dikta anlayışlarına karşı çıkıyoruz.

CAMİYE, KIŞLAYA ve ADLİYEYE SİYASET GİRMEYECEK

Darbe girişiminden sonra bir gerçek ortaya çıktı. Laikliğin seküler sistemin ne kadar önemli olduğu ortaya çıktı. Laiklik, din ve vicdan özgürlüğüdür. Laiklikle oynamak kabul edeceğimiz bir şey değil. Kışlaya siyaset sokmayı kabul etmiyoruz. Adliyeye siyaseti sokarsanız adliyeyi bölersiniz. O nedenle biz diyoruz ki; camiye kışlaya adliye siyaset girmeyecek. Siyasetin girmediği yer buralar olacak. Buralar adalet dağıtacak. Buralar huzur içinde kendi inançlarını yerine getirecekler. Aklın kullanılması lazım. Körü körüne sadakat darbeye zemin hazırlar. Profesör var, hakim var, general var ama bir kişiden talimat alıyorlar. Onlar akıllarını kiraya vermiş kişilerdir. Oysa biz diyoruz ki tanrının bize verdiği en güzel şey akıldır ve aklımızı kullanmalıyız. İnancımızın da kuralıdır. Bakara suresi ’aklınızı kullanmıyor musunuz’ diyor yüce yaradan. Bizden de bilim insanları çıkmalı. Biz de bilimsel eğitimden yana tavır koymalıyız. Sadakatin ruhu hukuku sadakattir. Eğer bunu yapabilirsek Türkiye’yi darbelerden arındırmış oluruz. Bir gerçeği daha söylemek istiyorum bütün siyasetçilere. Devlette yükselmenin yolu bir cemaate, bir partiye üye olmaktan akraba, oğlu kızı olmaktan geçmemelidir. Bilgiden, birikimden tecrübeden geçmelidir. O işi en iyi yapanlar devlet yönetiminde yer almalı. Başta iktidar partisi olmak üzere herkesin bu gerçeği bir kez daha düşünmesi ve yol haritasını ona göre belirlemesi lazım. Bu darbe girişimi bize medya özgürlüğünün ne kadar önemli olduğunu öğretti. Eğer insanlar gece evlerinden çıkıp tankların üzerine çıktıysa özgür medya sayesinde oldu. Medyaya baskı yapıyorlardı. ’Neden benim haberimi yapmadın’, ’neden şunu televizyonda konuşturuyorsun’ diyorlardı. Size bir sır vereyim. Ben de 6 yıl sonra benim vergilerimle çalışan TRT’ye konuk oldum.

FETÖ DEVLETE SIZMADI, ADIM ADIM PLANLI BİR ŞEKİLDE YERLEŞTİRİLDİ

Efendim deniyor ki FETÖ örgütü bunlar devlete sızmışlar. Devlete sızmadılar, adım adım planlı bir şekilde devlete yerleştirildiler. Bu gerçeği bilmemiz lazım. O nedenle söylüyorum siyaset kurumunun öz eleştiriye ihtiyacı var. Öz eleştiri yapmazsa halka doğruları söylemiş olmaz. Nasıl oluyor da binalara, devletin üniversitesine, yargısına, yargıtayına, danıştayına, kürsü hakimliğine, polise, askere kim nasıl yerleştirdi? Hükümet edenlerin de bu soruyu önce kendi vicdanlarına sormaları gerekir. Bu sorunun yanıtını hep beraber bekleyeceğiz bekliyoruz. TBMM’de araştırma komisyonu kuruldu. O komisyonun adam gibi çalışmasını bekliyoruz. Sadece devlete yerleşmediler aynı zamanda halkı bastırmak sindirmek için yargıyı sopa olarak kullandılar. İzmir’de Alaçatı belediyemiz Güzelbahçe belediyemiz ve İzmir Büyükşehir belediye başkanlarımızın makamlar basıldı, belgeler toplandı, 400 küsur yılla başkanımız yargılanıyor. Devlet kinle yönetilmez devlet öfkeyle yönetilmez, intikam duygusuyla yönetilmez. Devlet hukukun üstünlüğü ile yönetilir. Biz böyle kabul ediyoruz. Darbeciler yargılanmalı. Kim parlamenter demokratik sistemimizi TBMM’ye siyasal partilere ve Türkiye Cumhuriyeti’ne kast etmeye yelteniyorsa elbette hukuk içinde yargılanmalıdır. Emir komuta zinciri içinde meydanlara çıkan er ve erbaşlara linç edenlerin de aynı anlayışla yargılanması gerekiyor. Demokrasi 4 yılda bir sandığa gidip oy kullanılan rejimin adı değildir. Demokrasi hukukun üstünlüğü, medya üstünlüğü, insana saygı demektir. Demokrasi her insanın düşüncesini özgürce dile getirdiği bir rejim demektir. O nedenle her ortamda demokrasi diyoruz. Egemenlik o nedenle kayıtsız şartsız milletindir. Ne dikta ne darbe. Bir hatırlatmayı da yapmayı vicdan borcu olarak kabul ediyorum. Darbe girişimi sonrası OHAL yetkisi alındı ama hiç kimse anayasayı çiğneyip OHAL’i kendi kişisel emelleri için kullanmasın, kullanmamalı. Hukukun üstünlüğünü bilmek lazım. Mete Han’dan bu yana gelen bir geleneği bir gecede ortadan kaldırıyorsanız bu doğru değil. Kimse ordumuzla bu kadar uğraşmamalı. Ordunun saygınlığı korunmalı. Yaşadığımız coğrafyada ordunun önemi büyük. Bu coğrafya tekin değil. Acı kan ve gözyaşı var. Ne kadar güçlü olursak o kadar saygın bir ülke konumuza geliriz. OHAL’le kanun hükmünde kararnameler ile devleti inşa etme yanlışlığına kimse düşmemeli Devletin inşa yeri TBMM’dir. Bu devlet hepimizin devleti ise hepimizin seçtiği milletvekilleri kurumları inşa etme kapasitesine sahiptir.

MANİFESTOYU MADDE MADDE OKUDU VE OYLATTI

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, ilk kez Taksim Meydanı’ndaki okuduğu 10 maddelik manifestoyu madde madde okuyarak, mitinge katılanlara oylattı ve alanı dolduranların havaya kalkan kollarını gördükten sonra "Kabul edenler, etmeyenler, oybirliği ile kabul edilmiştir" dedi. Kılıçdaroğlu, şu manifestoyu okudu:

1 - 15 Temmuz darbe girişimi parlamenter demokrasimize karşı yapılmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi bombalanmış, ama bombalar altında parlamento görevini yapmış ve darbeyi püskürtmüştür. Bu darbe girişiminin sorumlularını, iç ve varsa dış destekçilerini kınıyor ve lanetliyoruz.
2 - Bütün siyasal partiler darbe girişimine karşı çıkmış, demokrasi konusunda Türkiye’de tartışmasız bir “Ortak payda” oluşmuştur. Bu ortak tutum ve anlayış, siyasette uzlaşma kültürünün güçlenmesine de katkı vermek zorundadır.
3 - Her türlü darbeye ve parlamenter sistem üzerindeki her türlü vesayete karşı çıkmak tüm demokratların, demokrasiden yana olanların, bu ülkeye namus borcudur. Hep birlikte ve her zaman, “Ne darbe ne dikta, yaşasın tam demokrasi” demeliyiz ve söylemeye de devam etmeliyiz.
4 – Demokratik Parlamenter sistemimize karşı yapılan darbe girişimi, halkın “Direnme hakkını” kullanmasıyla ayrı bir anlam ve boyut kazanmıştır. Direnme hakkı demokrasiyi korumanın meşru bir yolu olarak ortaya çıkmıştır.
5 – Demokrasimizin teminatı olan “Demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti” ilkesinin, Türkiye için ne kadar yaşamsal olduğu bir kez daha kanıtlanmıştır. Demokratik, laik sosyal hukuk devleti, bizi çağdaş uygarlığa taşıyacak olan en temel anahtardır.
6 – Bu darbe girişimi. Anayasa’da; “Yasama, yürütme ve yargı olarak” yer alan; “güçler ayrılığı” ilkesinin, demokrasideki denge ve denetleme işlevinin güvencesi olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.
7 – “Balyoz”, “Ergenekon” ve “Casusluk” gibi davalarda, mağdur edilen insanların, itibar ve haklarının iadesi, kaçınılmaz olarak bütün siyasal partilerin gündeminde olmak zorundadır.
8 – Bu darbe girişimi, devlet yönetiminin liyakate dayanması gerektiğini çok açık biçimde ortaya koymuştur. Devletin yapılanmasında, siyasal yandaşlık, akrabalık, cemaatçilik, tarikatçılık değil; bilgi, birikim ve deneyim gibi ilkeler esas alınmalıdır. Bir başka anlatımla, devleti yönetme yerine, devleti ele geçirme anlayışını tarihe gömmeliyiz. Bu bağlamda devletin yeniden inşası zorunludur.
9 – İnancı, kimliği, yaşam tarzı ne olursa olsun, bu ülkenin güzel insanları bu ülkenin caddelerinde, sokaklarında, meydanlarında, parklarında, özgürce gezebilmelidir. Hiç kimse unutmasın, 15 Temmuz darbe girişimi 3. sınıf demokrasinin ortaya çıkardığı bir tablodur. Bu ülkenin insanları, 3. sınıf demokrasiye değil, özgürlükçü demokrasiye yani tam demokrasiye layıktır. Türkiye tümüyle darbe hukukundan arınmalıdır.
10 – Devlet; kinle, öfkeyle, ön yargıyla yönetilmez. Darbe girişiminde bulunanlar hukuk içinde, hukukun üstünlüğü ilkesine bağlı kalınarak yargılanmalıdır. Devletin vakarı ve ciddiyeti bunu zorunlu kılmaktadır. İşkence, kötü muamele, baskı, tehdit, devleti darbecilerle aynı duruma düşürür. Buna izin verilmemelidir.

NAZIM’IN DİZELERİYLE BİTİRDİ

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, konuşmasını Nazım Hikmet’in "Bu memleket bizim" şiirini okuyarak, bitirdi. Kılıçdaroğlu, "Bu oylamaya katılan her vatandaşım Türkiye Cumhuriyeti tarihine bir not düştü. Ne darbe ne dikta tam demokrasi diyoruz. Bu ülke bizim ülkemiz. Bu ülkede gülerek gezmeliyiz. Tasada kıvançta birlikte olmalıyız. Bu güzel ülke hepimize yeter. Kardeşçe barış içinde yaşamalıyız. Bu ülkenin siyasetçileri bu darbe girişiminden gerekli dersi çıkarmak zorundadırlar. Dersi çıkardıklarında göreceksiniz ki tarih tekerrür etmeyecektir. Basiretli politikacılar önlem alırsa tarih tekerrür etmez. Basiretli politikacılar tarihi tekerrür ettirmez, ülkesini aydınlığa çıkarır. Aydınlık günlerde beraber olmak hepimizin hasleti olmalıdır. Büyük ozan Nazım Hikmet şiiri şöyle diyor; Dörtnala gelip uzak Asya’dan, Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim. Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine Bu hasret bizim. Sizi Nazım’ın hasreti ile selamlıyorum." diye konuştu.

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.