04 Aralık 2024
  • İstanbul8°C
  • Ankara4°C

BİR DARBE TEŞEBBÜSÜNÜN ARDINDAN (3)

Erol MARAŞLI

07 Ağustos 2016 Pazar 00:27

BİR DARBE TEŞEBBÜSÜNÜN ARDINDAN (3)

Erol Maraşlı / Yeni Vizyon Gazetesi

Sayın Recep Tayyip Erdoğan dönemindeki e-muhtıra, Gezi Darbe test’i ve 15 Temmuz Darbe Girişimilerini gelecek yazımda anlatacağım demiştim.

    Zinde kuvvetler, cihet-i askeriye 2002 seçim neticesini içlerine sindirememişlerdi. Sadece onlar değildi: CHP, sol kitle örgütleri, Çankaya’nın sakini cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, yüksek yargının saygın yargıçları ve tabii ki; bazı dış mihraklar, dost kabul edilen bazı devletler…

     Ak Parti’nin iktidar oluşundan  beş yıl sonra bir cumhurbaşkanlığı seçimi vardı: Ak Parti Kayseri milletvekili Abdullah Gül cumhurbaşkanı adayı idi. 28 Nisan 2007 yılında Genelkurmay’ın sitesinden bir e-muhtıra yayınlandı. “ Gece yarısı muhtırası… laiklik muhtırası… gece yarısı laiklik uyarısı…”  gibi isimlerle adlandırıldı bu muhtıra… başını CHP ve sol örgütlerin çektiği cumhuriyet mitingleri yapıldı…

      Açıkçası TSK; Gül’ü, Cumhurbaşkanı olarak görmek istememiş yasayla kendisine verilmiş olan görevi üstlenmişti. Yani her darbe ve muhtıralarda arkasına sığınılan İç Hizmet Kanunu’nun 35. Maddesi askerlere bu görevi vermiş ki böyle bir muhtıra yayınlanıyordu.    Yani her darbe ve muhtıralarda arkasına sığınılan İç Hizmet Kanunu’nun 35. Maddesi askerlere bu görevi vermiş…. Ancak şimdiye kadar muhtıralar karşısında sus pus olan, ya da şapkasını alıp giden milli iradenin temsilcileri yoktu…Dik duran bir ekip ve onun lideri Recep Tayyip Erdoğan vardı: bu kez Cemil Çiçek /Ak Parti sözcüsü/in ağzından bu e- muhtıraya çok sert bir cevap veriliyordu… Ve Ak Parti iktidarı dik durmasını bilip Abdullah Gül’ü cumhurbaşkanı seçtirdi.

     Altı yıl sonra, 27 Mayıs 2013 tarihinde iş makinelerinin,  bazı ağaçları kesmek için gezi parka girmesinin ardından, bu haberin sosyal medya aracılığıyla kısa sürede yayılması sonucunda bazı  kişilerin parka gidip araçların çalışmalarını durdurmaya çalışmaları; bunlara polislerin müdahale etmesi  üzerine çatışmalar çıkıyor, göstericiler tarafından bazı işyerleri, banka ATM’leri, tahrip ediliyor ve bu hareket sanki bir yerden düğmeye basılmışçasına başta İzmir  ve Ankara olmak üzere Türkiye’nin birçok şehrinde bu “ masum” denilen olaylar bir tedhiş hareketine dönüşebiliyordu… devletin arabaları yakılıyor… insanlar öldürülüyor ve bunun adına çevre bilincinin isyanı deniyordu… bana göre gezi olayları/ o zamanda yazmıştım/ bir DARBE GİRİŞİMİNİN  test edilmesiydi… bu protestoculara destek için bir çok batı ülke vatandaşları İstanbul’a akın etmişlerdi… batının bu masum harekete(!) katılanlara insani ve psikolojik destekleri eksik olmamıştı.

        Çok geçmedi altı ay sonra bazı iş adamları, bakan çocukları ve dört bakanın adının karıştığı bir yolsuzluk iddiasıyla operasyonlar başlatıldı. Bu operasyonlar halka halka başbakan’a/ Tayyip bey’e/ kadar uzanacaktı ki; Başbakan’ın yerinde ve zamanında müdahalesi ile, operasyonun aktörleri olan Fetö/PDY terör örgütünün savcı ve polisleri açığa alınınca adli ve mali yöntemlerle girişilmek istenen darbe girişimi başlamadan püskürtüldü.

          Nasıl, Gezi darbe girişim test’i püskürtüldüyse 17-25 aralık yargı yoluyla yapılmak istenen darbe girişimi de püskürtülmüş oldu.

          Ancak nasıl gezi olaylarına masumane bir kılıf bulunmak istendiyse, 17-25 Aralık olaylarına da yolsuzluk kılıfı geçirilmek istendi.

          15 Temmuz 2016  kanlı darbe teşebbüsünü hepimiz yaşadığımız  ve hâlâ  püskürtülmesi devam ettiği için  burada uzun uzadıya anlatmaya gerek yok.

          Peki,  sayın Cumhurbaşkanına  karşı bıkıp usanmadan yapılan bu darbe teşebbüslerinin, iktidardan indirmek, hatta 15 Temmuz gecesi öldürmeye teşebbüs etme duygusunun ve fiilinin perde arkasında yatanlar nedir derseniz, onu da gelecek yazımda anlatacağım. 

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.