SESSİZ SİNEMA MODERN KADININ DOĞUŞUNA IŞIK TUTUYOR
Aliağa Haber / Foça Haber / Dikili Haber / Bergama Haber / Karşıyaka Haber/ Menemen Haber / İzmir
Sessiz sinemanın eşsiz örneklerini geniş kitlelere tanıtan Uluslararası İstanbul Sessiz Sinema Günleri’nin ikincisi, 3-6 Aralık 2015’te gerçekleşiyor. Kino İstanbul tarafından organize edilen, İstanbul Modern, Pera Müzesi ve Fransız Kültür Merkezi’nin ev sahipliğinde gerçekleşen festival, sinemanın öncü örneklerini canlı müzik eşliğinde bir araya getiriyor. Yerli ve yabancı akademisyenler, araştırmacılar, küratörler tarafından her filme özel sunumların yapılacağı gösterimler, sinemaseverleri bekliyor.
İtalya’nın ünlü sinemateği Cineteca di Bologna ve Hollanda'nın saygın sinema müzesi Eye Filmmuseum'un kurumsal ortağı olduğu festivalin bu yılki teması, ‘Modern Kadının Doğuşu’ olarak belirlendi. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkısıyla gerçekleşen festivalde, büyük kısmı ilk kez seyirci karşısına çıkacak Osmanlı dönemi görüntülerinden Diva filmlerine, Chaplin ve Keaton klasiklerinden Alman dışavurumculuğuna, kadın yönetmenlerin filmlerinden ‘renkli sessizler’e kadar birçok bölüm yer alıyor. Festival bu yıl ayrıca, dünyanın ilk film şirketi Gaumont’un 120. yıldönümünü ve Buster Keaton’un doğumunun 120. yılını, özel gösterimlerle gündeme getiriyor.
FİLMLER RESTORASYONDA!
İlk filmin çekildiği 1895 yılından 1930’a kadar olan döneme damgasını vuran sessiz filmlerle, sinemanın keşif sürecinin heyecanını günümüze taşıyoruz. Filmlerin seyirciler tarafından neredeyse bir büyü gibi deneyimlenmiş olduğu bu öncü dönem, minimal ve zamansız karakteriyle bugüne dek ilham kaynağı olmayı sürdürdü. Günümüzde dijital olarak arşivlenen sessiz filmlerin koruma ve restorasyonuna dikkat çekmeyi misyon edinen Uluslararası İstanbul Sessiz Sinema Günleri, bu alandan uzmanları da ağırlayacak.
Sinema ve müziğin eşsiz birlikteliğinden doğan; yalnızca o ana adanmış performanslardan oluşan festivalin biletlerine Biletix’ten ulaşılabilecek.
VE HAREKETLİ GÖRÜNTÜ MODERN KADINA HAYAT VERDİ…
Festival bu yıl Osmanlı’dan Amerika’ya, Avrupa’dan Ortadoğu’ya farklı coğrafyalarda, 20.yy başında modern kadının doğuşu kavramını tartışmaya açıyor. Festival bünyesinde gerçekleşecek film gösterimleri, panel ve sunumlarla, modern kadının kamusal ve özel alandaki yansımasının sinemada ilk kez nasıl belgelendiğine şahit olacağız. Bu bölümde, toplum içinde ve kendi bireyselliği bağlamında sıçrama yapmış, arzularına sahip çıktığı ölçüde arzu uyandıran salon kadınlarının tutkulu dünyasını da, kadının kamusal alandaki varlığı için sokakta mücadele vermiş kadınların belgesellerini de izleyeceğiz.
Amerika Birleşik Devletleri’nin ilk kadın yönetmeni olarak anılan, değindiği toplumsal konularla kendisinden çokça söz ettirmiş Lois Weber’in ‘Shoes /Ayakkabılar’ı, bölümün klasiklerinden biri. Sinema tarihinin en önemli avangard kadın yönetmenlerinden, sürrealist sinemanın kurucularından Germaine Dulac da, iki filmiyle programda: İlk sürrealist filmi, geleneksel kadın rollerini sorguladığı ‘La Coquille Et Le Clergyman / Denizkabuğu ve Papaz’ ve mutsuz bir evliliğe tanıklık eden ‘La souriante Madame Beudet / Gülen Kadın Beudet’.
Yine bu tema kapsamında, güzel, alımlı, gizemli kadın rolleriyle özdeşleşen ve yönetmenin aktrise yaptığı bir güzelleme niteliği taşıyan Diva Filmleri, festival programında yer alıyor. Sessiz sinemada Diva deyince akla gelen ilk isimlerden, güçlü oyunculuğu ve karakteristik güzelliğiyle anılan Lyda Borelli’nin ruhunu şeytana satan bir kadını canlandırdığı ‘Rapsodia Satanica / Şeytani Rapsodi’, gerçek bir başyapıt olarak öne çıkıyor. Küt saç kesimli ikonik imgesi ve bireysel özgürlüğe yaptığı vurguyla modern kadının rol modeli Louis Brooks’un sinema tarihinde çığır açan ‘Prix de Beauté / Güzellik Yarışması’ filmi, sıradan bir kadının güzellik yarışmasına katılıp birinci olması sonucu yaşadığı çalkantılar hakkında. Festival bu yıl ayrıca, kadın haklarının doğuşuna da tanıklık ediyor ve 20.yy başında, kadın hakları için savaşan, açlık grevine giren, eylemler yapan Süfrajetler’e değinen veya onlardan esinlenen kısa film ve belgeselleri seyirciyle buluşturuyor. Bu kısa film seçkileri ‘Kadın Komedyenler’, ‘Kadınlar İş Başında’ ve ‘Maceraperest Kadınlar’ başlıklarıyla gösteriliyor.
MODERN KADININ DOĞUŞU TEMALI PANEL
2 Aralık Çarşamba günü, hizmete girişi tam da sinemanın doğduğu döneme denk düşen Pera Palace Hotel Jumeirah’nın ev sahipliğinde, Sinema Yazarları Derneği (SİYAD) işbirliğiyle, yerli-yabancı uzmanların katılacağı bir panel düzenleniyor. Panelde, modern kadının doğuşu teması hem sinemanın çizdiği çerçeve dahilinde hem de toplumsal olguların ışığında masaya yatırılacak.
MİZAHIN SİNEMADAKİ ÖNCÜLERİ BRAAS ÇATISI ALTINDA
Festival bu yıl sessiz sinemanın çığır açan iki ismi için özel bir bölüm hazırladı. Braas Çatı Sistemleri’nin bölüm sponsorluğunda hazırlanan ‘Sinemanın Öncülerine Saygı’, Charlie Chaplin ve Buster Keaton’ı anıyor. Charlie Chaplin’in ‘Şarlo’ karakterinin 100. yılı anısına hazırlanan ve geçen yılki programımızda da yer alan seçkiden gösterimler, bu yıl farklı filmlerle sürüyor. Chaplin’in sinemaya adım attığı Keystone Stüdyosu yıllarından yapılan bu seçkide Chaplin, yoğun duygusal dışavurumuyla hem gündelik hayatın hallerini hicvediyor hem de insani olanın sınırlarını sorguluyor. Buster Keaton’ın ‘One Week / Bir Hafta’sı ise, yeni evli bir çiftin bir haftada portatif bir evi inşa etme çabalarının komik anlatısı. Keaton, Chaplin’in aksine daima kayıtsız kalan yüz ifadesi ve soyut düşünme biçimiyle, her şeyden çok, ironik olanın peşinde.
PERA MÜZESİ’NİN 10. YILINA ÖZEL ‘RENKLİ SESSİZLER’
Sessiz sinema yalnızca siyah-beyaz görüntülerden oluşmuyordu, Boyama ve tonlama teknikleriyle yeniden işlenen pelikülden, birçoğu yine monokrom olmak üzere, renkli filmler de elde edilmişti. ‘Renkli Sessizler’, bu çalışmaların çarpıcı örneklerini sunan bir seçki. Pera Müzesi’nin değerli işbirliğiyle gerçekleşen gala gösterimine, Gevende grubu canlı müziğiyle eşlik edecek. Elif Rongen-Kaynakçı’nın küratörlüğünde gerçekleşen bölüm çerçevesinde, ‘Fantasia Of Color In Early Cinema’ isimli kitabın tanıtımı da gerçekleştirilecek. Martin Scorsese’nin önyazısını yazdığı kitap, renklerin sessiz sinema dünyasındaki serüvenini anlatan, kapsamlı bir kaynak.
OSMANLI GÖRÜNTÜLERİ
Geçen yıl Türkiye lansmanı yine Uluslararası İstanbul Sessiz Sinema Günleri’nde yapılan, tüm dünyada birçok arşivden derlenen ve Osmanlı İmparatorluğu topraklarında çekilmiş görüntüleri içeren ‘Osmanlı Görüntüleri’, bu yıl yeni filmlerle seyirciye ulaşıyor. Tarihin bir döneminde Osmanlı İmparatorluğu’nun parçası olmuş şehirler, Osmanlı mirasını yansıtan görüntüleriyle, bu bölüm altında bir araya geliyor. 100. yıllarında Çanakkale Savaşı ve Ermeni Tehciri, programın vurgu yaptığı konular arasında. Seyirciler bunun yanı sıra, Rodos, Trablus, Sivastopol ve elbette imparatorluğun güzel başkenti İstanbul’dan şaşırtıcı görüntülerle karşılaşacak. Gösterimleri birer panel takip edecek.
‘ZAMANIN RUHU’
I. Dünya Savaşı sonrasında, Almanya sinemanın kalbiydi. Birçok yetenekli yönetmen, oyuncu, kameraman, kostümcü ve set amiri, bu dönemde yüzünü Almanya’ya çevirmişti. Geçen yıl dışavurumcu sinemanın baş tacı ‘Dr. Caligari’nin Muayenehanesi’ ile yer verdiğimiz Alman sessiz sinemasının en çarpıcı örneklerini sunmaya, bu yıl da devam ediyoruz. Goethe Enstitüsü’nün desteğiyle gerçekleşen ve ‘Zeitgesit / Zamanın Ruhu’ başlığını taşıyan bölümde beş film gösterilecek:
Uluslararası İstanbul Sessiz Sinema Günleri ve Gezici Festival ortaklığında ‘Variete’ Ankara’da ve İstanbul’da seyirciyle buluşuyor. Film, Emil Jannings’in muhteşem oyunculuğuyla, bir aşk üçgeninde sıkışan bir akrobatın ruhsal iniş çıkışlarını anlatıyor. Karakterlerin arasındaki hassas dengeler, trapez sahnelerinin gerginliği ile etkisini katlıyor. Başarısıyla Paramount Pictures’a terfi eden Jannings, 1929’da ‘En İyi Oyuncu’ Oscar’ına layık görülmüştü. Film, Wilheim Murnau Stiftung tarafından yapılan son restorasyonu ile seyirciyle buluşacak. Curt ve Robert Siodmak kardeşlerin günümüz sinema diline çokça yaklaştıkları, insanları tamamen günlük yaşamın doğallığı içinde ele aldıkları ‘Bir Pazar Günü / Menschen Am Sonntag’, Eye Filmmuseum’un gerçekleştirdiği restorasyonla programda. Beş arkadaşı bir pazar gününde gözlemleyen filmde kadın-erkek ilişkileri ve arkadaşların karşılıklı kırgınlıkları gündeme gelirken, dönemin vakit geçirme alışkanlıkları da perdeye yansıyor. ‘Bir Pazar Günü’, iki dünya savaşı arası toplumuna içeriden bir bakış getiriyor. Festival, bu yıl ikinci ortaklığını Pembe Hayat KuirFest ile yapıyor ve Richard Oswald’ın uzun yıllar kayıp filminin fargmanlar halindeki yeni restorasyonunu gösteriyor. Oswald’ın 1919 yılında çektiği ‘Diğerlerinden Farklı / Anders als die Andern’, dönemin koşulları içinde eşcinsel bir ilişkinin varoluş şekillerini inceliyor. Yasaklanan ve kaybolan film, fragmanlar halinde günümüze ulaşmayı başarmış. Münih Film Müzesi’nin restorasyonunu gerçekleştirdiği filmin başrolünde, sinema tarihine Dr. Caligari’nin uyurgezeri Sezar olarak geçen Conrad Veidt var. Berlin’in sinema camiasının dışında, Münih’te çekilen ve Gotthold Ephraim Lessing’in 18. yüzyıl sonlarında yazdığı bir oyundan uyarlanan ‘Bilge Nathan / Nathan der Weise’, Manfred Noa’nın başyapıtlarından biri. Yine Münih Film Müzesi’nin günümüze ulaştırdığı eser, dinler arası hoşgörü ve diyaloğa çağrı yapıyor. 12. yüzyılda, III. Haçlı Seferleri sırasında Kudüs’te geçen hikaye, ilk kez oyun olarak sahnede seyirciyle buluştuğunda kilise tarafından hoş karşılanmamış; filme dönüştüğünde yükselmekte olan Nazilerce Münih’teki gösterimi engellenmişti. Nazilerin 1930’larda tüm kopyalarını yok etmeye çalıştığı film, onyıllar sonra bir Rus arşivinde ortaya çıkarak yeniden hayat buldu.
Alman dışavurumcu filmlerine bu sene yine bu akımın mihenk taşlarından biriyle devam ediyoriuz. Goethe’nin ölümsüz eserinden uyarlanan Faust, gençlik ve gerçeklik vaadiyle ruhunu Mephisto’nun ellerine teslim eden Faust’un manevi çöküşünün görkemli resmi. Yoğun atmosferi ve zamansız hikayesiyle etkisini hâlâ sürdüren film, döneminde yenilikçi özel efektleriyle de iz bırakmıştı.
GAUMONT’NUN 120. YILINDA ‘VAMPİRLER’
Dünyanın ilk ve hâlâ yaşayan en eski film şirketi Gaumont’nun 120. ve filmin ise 100. yılı şerefine bu yıl restore edilen ‘Vampirler’, Fransız Kültür Merkezi’nin katkılarıyla, Türkiye’de ilk kez on bölümünün tamamıyla seyirci karşısına çıkıyor. Gamount’nun aynı zamanda sanatsal yönetmenliğini yürüten Louis Feuillade’ın 1915-1916 yıllarında çektiği polisiye dizi film, I. Dünya Savaşı’nın yükseliş döneminde Fransız burjuvasının yaşamına ‘görünmez, elle tutulmaz’ bir tehdit ve terör olarak sızan, gecelerin siyah ninja giysili kriminal çetesi ‘Vampirler’ ile onların izini süren bir muhabirin serüveni. İçerdiği şiddet unsurları ile döneminin sınırlarını zorlayan filmde Feuillade gerçek Paris mekanlarını kullanmış ve belgesel ile fanteziyi birleştirerek gizli kimlikler, saklı geçitler, zehirli yüzükler, şeytani planlarla dolu, gizemli bir şehir atmosferi kurmuştu. ‘Vampirler’, zamanında üzerinde durulmamış bir film olsa da, Feuillade’ın gerçeküstü tarzının izlerine, ilerleyen yıllarda Fritz Lang, Luis Buñuel ve Alfred Hitchcock gibi ustaların sinemasında rastlanacaktı. Ayrıca Gaumont’da restorasyondan sorumlu Agnes Bertola ve restorasyonu üstlenen Eclair Laboratuvarı’ndan Audrey Birrien, filmin restorasyon serüveni üzerine kısa bir panel gerçekleştirecekler.
SUYUN GEÇTİĞİ ŞEHİRLER
Amsterdam Belediyesi’nin desteğiyle bu yıl, ‘Suyun Geçtiği Şehirler’ başlığı altında özel bir bölüm hazırlandı. Amsterdam’dan başlayarak Venedik’e, oradan Köstence’ye ve sonra İstanbul’a, suyun görüntülere karışıp akıp gittiği çok özel bir seçki perdeye yansıyor. Sinemanın ilk senelerinden itibaren, en hantal kameralar bile bir kayığa bindirilerek suyun üstünde kayarken çekilen görüntüler bugün bile izleyiciyi büyülemeye devam ediyor.
SESSİZ FİLMLERE CAPCANLI MÜZİKLER
Sessiz sinemanın vazgeçilmez tamamlayıcısı olan canlı müzik performansları, bu yıl da festivalin başlıca unsurlarından biri. Uzun süredir birçok uluslararası sessiz sinema festivalinde önemli filmlere piyanosuyla eşlik eden Stephen Horne, bu spesifik alanın erbabı olarak festivalin ‘yıldızı’. Horne ile ayrılmaz bir ikili oluşturan vurmalı çalgılar ustası Frank Bockius da, festivalin ağırlayacağı müzisyenler arasında. Balkan ezgilerini Anadolu müziğiyle harmanlayan Kolektif İstanbul’un has adamı Richard Laniepce, filmlerin dünyasına saksafon ve diğer üflemeli çalgılarla nüfuz edecek. Her gösterim için ayrı bir hazırlık yapan Laniepce’ye, tarihi bir org da eşlik edecek. Geçen yılki işbirliğimiz en coşkulu gösterimlerden birkaçına vesile olan Uninvited Jazz Band, sokağın ruhunu yine tatlı bir ahenkle, neşe ve enerjiyle sinema salonuna taşımaya hazırlanıyor. Osmanlı Görüntüleri, akademisyen ve besteci Çiğdem Borucu’nun piyanosuna eşlik eden klasik Türk musikisi enstrümanlarıyla gösterimi keyfe dönüştürüyor. Ayrıca Burgaz’dan Heybeliada’ya grubunun, dönem ezgilerine uygun performansı da seyircilere güzel bir zaman sunuyor. Türkiye’nin yakın müzik tarihinde kurduğu gruplar ve gerçekleştirdiği projeler ile büyük beğeni toplayan, yazılı müzikle doğaçlamayı harmanlayan Ayşe Tütüncü salonu notalarıyla dolduruyor. Türkiye’nin kendi alanında en dikkat çeken isimlerinden Cihan Gülbudak, hiçbir temas olmadan çalınan teremin enstrümanı ve ona eşlik edecek arp ile izleyenleri başka dünyalara götürüyor. Türkiye’de alternatif müziğin en güçlü isimlerinden Gökçe Akçelik kendine has yorumuyla filme eşlik ediyor. Türkiye’de ve Avrupa’da yaylı çalgılardaki ustalığıyla tanınan Ruben Tenenbaum ve çello alanındaki genç yeteneklerden Burak Ayrancı diğer isimlerden.
* Gösterimlere eşlik edecek müzisyenleri, önümüzdeki günlerde sosyal medya üzerinden açıklamaya devam edeceğiz.
SESSİZ SİNEMA ÜZERİNE DÜŞÜNMEK...
Yerli-yabancı birçok akademisyen, araştırmacı, yazar ve küratörün değerli katkısıyla şekillenen katalog, sessiz sinema üzerine kapsamlı bir kaynak oluşturmak üzere hazırlandı.
Aliağa Haber / Foça Haber / Dikili Haber / Bergama Haber / Karşıyaka Haber/ Menemen Haber / İzmir
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.